ZAYIFLIKLARIMIZ TANRI'YA HİZMET ETMEMİZE ENGEL Mİ?

İnsan olarak hiç kimse mükemmel değildir. Sonradan kazanılmış yetenekler, nasıl bir aile de yetişmiş olunduğuna, nasıl bir eğitim alındığına göre değişir ama iyi yetişmiş, iyi eğitim almış kişilerin zayıflığı olmadığı anlamına gelmez. Herkesin farklı yetenekleri olduğu gibi farklı zayıflıkları da vardır. Musa da bunlardan birisiydi.

Musa, İbrani bir ailenin çocuğu olarak Mısır da doğdu. O dönemde Mısır kralı Firavun, İsrail halkının çoğaldığını görünce,  doğan tüm İbrani erkek çocukların Nil nehrine atılması buyruğunu verdi. Musa’nın annesi bebeğini üç ay saklamayı başardıktan sonra Musa’yı bir sepet içinde Nil nehrine bıraktı. Bu sepeti Nil kenarında bulan Firavun’un kızı Musa’yı aldı ve onu büyüttü. Musa, Firavun’un sarayında  Mısır geleneklerine  göre büyüdü ve eğitim aldı. Büyüdükten sonra kendi yurttaşlarına yani İbranilere ne kadar zulüm edildiğini gördü. Bir gün Mısırlı ve İbrani çalışanı arasında çıkan kavgaya müdahale edince bu olay Firavun tarafından duyuldu ve Firavun, Musa’yı öldürmek istedi. Bundan korkan Musa, Mısır dışında başka bir bölgeye kaçtı. Orada bir kadınla evlendi ve uzun yıllar kayınbabasının sürüsünü güttü.

Saray da büyümüş birisi olarak Musa çok iyi yetişmiş, harika bir eğitim almıştı. Şimdi ise çoban olarak sıradan bir hayat yaşıyordu. Bazen biz zor duruma düşünce, hatta haklı olduğumuz halde haksız  duruma düşünce ya da iyilik edip kötülük bulduğumuzda Tanrı’ya kızabiliriz . Ama bu durum Musa’nın yüreğini sertleştirmedi,Tanrı’ya kızgın değildi aksine yüreği ve kulakları Tanrı’nın sesini duymak için hala açıktı.

Bir gün yine sürüyü güderken Tanrı yanan çalı içinden Musa’ya seslendi. Tanrı Musa’ya  ‘’Halkımın Mısır’da çektiği sıkıntıyı yakından gördüm’’ dedi. ‘’Angaryacılar yüzünden ettikleri feryadı duydum. Acılarını biliyorum. Şimdi gel, halkım İsrail’i Mısır’dan çıkarmak için seni göndereyim’’(Mısırdan Çıkış 3:7,10).

Tanrı tek başına her şeyi yapabilecek güçtedir ama bizimle ilişki içinde olmak, kendi işine bizi ortak etmek ister. Musa çobanlık yaparken ve uzun yıllar önce korkudan Firavundan kaçmışken şimdi onun karşısına çıkmaya çağrılıyordu. Tanrı Musa’yı çağırdığında Musa buna hazır hissetmedi çünkü kendini yetersiz ve zayıf gördü.

Bu çağrı için Musa’nın üç farklı itirazı vardı:

Bunlardan birincisi: Ben kimim ki? (M.Ç. 3:11)

İkincisi: Ya bana inanmazlarsa (M.Ç. 4:3)

Üçüncüsü: Donanımlı/yeterli değilim. (M.Ç. 4:10)

Bu çağrıyı alır almaz Musa’nın kafasında bir sürü soru vardı. Kendisini kesinlikle buna yeterli görmedi. Halbuki her türlü eğitimi almış, iyi bir şekilde yetişmişti.

İlk olarak, “Ben kimim ki?” dedi.

Bilmeliyiz ki Tanrı gururlu insanlar yerine zayıflar aracılığıyla daha çok çalışır. 1. Korintliler 1:27-29  ‘’Ne var ki, Tanrı bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti.  Dünyanın önemli gördüklerini hiçe indirmek için dünyanın önemsiz, soysuz değersiz gördüklerini seçti. Öyle ki, Tanrı’nın önünde hiç kimse övünemesin.’’

Tanrı güçlü olan insanları sevmediği için değil, onlar kendi güçlerine güvendikleri ve bundan dolayı gurura kapıldıkları için onları kullanmak istemez. Bu aynı zaman da İsa’nın söylediği şu söze benzer: “Bunu duyan İsa onlara, ‘Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Ben doğru kişileri değil, günahkarları çağırmaya geldim’.’’ (Markos 2:17)

Kim günahkar değil?? Bu dünyada ben günahsızım diyen birisi varsa sadece kör olduğu, kendisini görmediği içindir. Hekime gitmeye karar veren birisinin önce hasta olduğunu ve yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmesi gerektiği gibi her insanında  günahlı olduğunu kabul etmesi ve Tanrı’nın yardımını istemesi lazım ki iyileşsin.

Musa, o an için kendisinin bu işi tek başına yapacağını düşünmüştü. Ama Tanrı, ona ’’kuşkun olmasın, ben seninle olacağım.’’ dedi.

İkinci itirazı ise; ‘’Ya bana inanmazlarsa’’

Ya beni dinlemezler, benim onlara (İsrail halkına) önderlik yapacağıma inanmazlarsa? Sonuçta Musa korkudan Mısır’dan kaçmıştı. Şimdi yıllar sonra çıkıp gidecek ve İsrail halkına, size önderlik yapacak ve köle olduğunuz Mısır’dan sizi çıkaracağım diyecek. Bu hepimiz için normal bir endişedir.

Tanrı şöyle karşılık veriyor Musa’ya; ‘’Beni size , Ben Ben’im diyen gönderdi. Beni size atalarınızın Tanrısı, İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısı Rab gönderdi diyeceksin.’’ (M.Ç 3:14-15)

Başka bir olayda Tanrı’yı bu yönü ile tanıyan  birisini görüyoruz. Filistin ordusunda, kendi gücüne, zırhına ve kılıcına güvenen usta dövüşçü Golyat karşısında 16-17 yaşındaki çoban Davut şöyle söyledi: ‘Sen kılıçla, mızrakla, palayla üzerime geliyorsun. Bense meydan okuduğun İsrail ordusunun Tanrısı, Her Şeye Egemen Rab’bin adıyla senin üzerine geliyorum. Bütün topluluk Rab’bin kılıçla, mızrakla kurtarmadığını anlayacak. Çünkü savaş zaten Rab’bindir!’(1.Samuel 17:45,47)

Tanrı bu dünya görüşünden çok farklı çalışır. Savaş Rab’bindir!! O zaman yapmamız gereken en önemli şey kendimizi yetiştirmek ve alçakgönüllü bir şekilde Rab’bin bizim aracılığımızla çalışmasına izin vermektir. Rab gerisini halledecek.

Üçüncü itirazı; ‘’Donanımlı değilim’’

Musa kendisini hizmete çağıran Rab’be ‘’Aman ya Rab! Ben kulun ne geçmişte, ne de benimle konuşmaya başladığından bu yana iyi bir konuşmacı oldum. Çünkü dili ağır, tutuk biriyim.’’ Tanrı, Musa’ya şöyle cevap veriyor: ”Kim ağız verdi insana? İnsanı sağır ya da dilsiz, görür ya da görmez yapan kim? Ben değil miyim? Şimdi git Ben konuşmana yardımcı olacağım. Ne söylemen gerektiğini sana öğreteceğim.

Kendi zayıflıklarımıza bakmak yerine Rab’be bakmalı ve güvenmeliyiz . Çünkü Mezmur 20:7’nin dediği gibi ‘’Bazıları savaş arabalarına, bazıları atlarına güvenir bizse Tanrımız Rab’bin adına güveniriz.

Sizin ne eksiklikleriniz var? Çok zeki değilim, param yok, herhangi bir yeteneğim yok, beceriksizin tekiyim, kimse beni dikkate almaz, ikna edemem …..kalan boşlukları siz doldurun.  Tabii ki kendimizi geliştirmemiz çok önemli ve gerekli ama en önemlisi her durumda kendimize bakmaksızın Rabbin Sözünde gelişir, ruhsal olarak büyür ve kulaklarımız Rabbe açık olursa Rab biz de olup olmadığını bile bilmediğimiz yetenekleri kullanacak. Bizim önümüzde olacak ve yapacağımız iş için gerekli her şeyi kullanarak bize yardım edecektir.  Tanrı bize yardım edecek insanları sağlayacak, durumları hazırlayacak, doğru zamanda atmamız gereken adımları ve söylememiz gereken sözleri bize bildirecek. Tanrı bizi bir hizmete çağırdığında hiçbir zaman bunu tek başımıza yapmamızı istemez. Tanrı bize ihtiyacı olduğu için değil, bizimle ilişki içinde olmak ve bizi kendi işine ortak etmek için bizi kullanmak ister. Önemli olan durumlar uygun olsun olmasın biz O’nun çağrısına hazır olmalıyız.

-İsa size ardımdan gel diyorsa, siz ”izin ver, önce gidip babamı gömeyim” mi  diyorsunuz? (Luka 9:59-62) Yani gencim şu anda çok meşgulüm. Ailem var, okul da, iş yerinde çok meşgulüm akşama kadar kafam patlıyor ve kariyerimde ilerlemem için kesinlikle gevşememeliyim mi diyorsunuz? O kadar sıkıntım var ki hiç ruhsal şeyleri düşünecek vaktim yok diyor musunuz? Yoksa her durumda, her yerde, hayatınızın her mevsiminde İsa’yı takip etmek ve müjdeyi paylaşmak için fırsat mı kolluyorsunuz?

‘Kimi göndereyim? Bizim için kim gidecek? diyen Rabbe ”’Ben! Beni gönder” diyen Yeşaya gibi hazır mıyız?

Biz, bize ait değiliz. Kanıyla bizi satın alan Tanrı’ya aidiz. Onun için bize verilmiş olan nefesi/yaşamı, zamanı, enerjiyi, aklı, parayı, yetenekleri … kendimiz elde etmişiz, kendimiz kazanmışız gibi istediğimiz gibi kullanamayız. Tabii ki dinleneceğiz, eğleneceğiz ama zamanımızı verimli kullanmalı, her durumda kulaklarımızı ve yüreğimizi Tanrı’ya açık tutmalıyız.

Eğer İsa Mesih’i tanıyorsanız kulaklarınızı O’nun ince ve yumuşak sesini duymak üzere  geliştirin. Bu da O’nunla her gün zaman geçirmek ve O’na yakın olmakla mümkün.

İsa Mesih’i henüz tanımıyorsanız, yukarıdaki hekim örneğinde olduğu gibi günahlı olduğunuzu kabul ediyorsanız ve bunun için Tanrı’dan yardım isterseniz, size kesinlikle yardım edecektir.

Yeşaya 29:13-14 Beni arayacaksınız, bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız. Kendimi size buldurtacağım. diyor Tanrı.