Ayartılmamıza izin verme!
İsa Mesih bu duanın aracılığıyla bize önemli bir konuyu hatırlamakta ve öğretmektedir. Konu da şudur, Bizim iman hayatımızın aslında ruhsal bir savaş olduğu ve iman eden biz de hala ayartılmaya ve günah işlemeye meyilli olmamızdır.
1. Petrus 5:8’de yazıldığı gibi,
“Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız İblis kükreyen aslan gibi yutacak birini arayarak dolaşıyor”
Şeytanı gözümüzde büyütmek veya yok saymak yanlıştır. O bir fırsat olsun bizi yutmak için kükreyen aslan gibi etrafımızda sürekli fırsat arayarak dolaşmakta, sürekli bizim düşüncemizi karıştırmaktadır. İsa’yı bile ayartmak üzere çöle götürdü ve denedi. Gerçekte bugün olsa bile bizi ayartmak için aslan gibi pusuya yatıyor, bizi beklemektedir.
Ayartmak düşürmek, yoldan saptırmak, amacıyla yapılan tuzak anlamına gelir. Örneği, Şeytan İsa’yı düşürmek üzere denedi(Mat 4.1-11), Ferisiler İsa’ya tuzağa düşürmek için sorular sormuştu(Mat 19:3; 22:18). İsa Mesih şeytan tarafından denenirken 3 konuda denenmiştir. Temel ihtiyaç, ün, ve güçtür. Aslında bu konuda bizler de zaman zaman ayartılabiliriz. Fakat Kutsal Kitap’a göre insanın temel ihtiyacı Tanrı’dan geleceği anlatılır. “Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’ ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir.(Matta 6:31-32)
Ün konusunda,
“Seni büyük bir ulus yapacağım, Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım(Yaratılış 12:2)
Güç konusunda,
“Tanrı O’nu bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak bütün adların çok üstüne çıkardı. Her şeyi ayakları altına sererek O’na bağımlı kıldı. O’nu her şeyin üzerinde baş olmak üzere kiliseye verdi. Kilise O’nun bedenidir, her yönden her şeyi dolduranın doluluğudur.”(Efesliler 1:21-23)
Genelde 20-30 yaşlarda temel ihtiyaç(yemek, giyim, ev ve evlilik vs.), 40-59 arası güç, 60 yaşından sonrası ise ün konusunda ayartılabilme olasılığı yüksektir. Bugün hangi konuda denenmekteyseniz, bunların hepsi Tanrı’dan geleceğini hatırlatmak istiyorum. “Bir kez kötülüğün karşılığı olarak 1 miliyon veririm”, “Bu son kez olacak” gibi ayartılmalara tuzak kurulabilir. Ama kötülükle kazananın sonu pek iyi değildir. Güç ve ün de aynıdır. Tanrı’dan gelmeyip, yolsuzluktan, insani çabalardan Tanrı’ya baş kaldırarak kazandığı güç ve ün bir yere kadar devam eder. Eninin sonunda sona erecektir. Tanrı Nuh’un oğullarında biri Şam’a(ibranice Şem ün anlamına gelir) ismi gibi ün kazandıracağını vaat eder. Ama Eski Babil kulesinde yaşayan halk kendilerce ün kazanmak istediler. Bunun üzerine Rab onları dağıttı. Sonra İbrahim’i çağırdı ona “Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım” diye vaat etmişti. İbrahim’den bu yana yaklaşık 4000 yıl geçti, bugün dünya nüfusunun(6.852.457.000) 53.17% İbrahim’in soyudur – Hristiyanlık 30.05%, İslamiyet 23%, Yahudilik 0.21% – Rab’den gelen ünün 4000 yıl sonra görülen güçlü bir kanıttır. İnsan ne kadar güçlü olsa bile Tanrı kaynaklı ün ve gücü elinden alamaz. Ancak bunlar Tanrı’dan gelir.
Yaşadığımız çağ çok ilginçtir ki, kötü olanı iyi, iyi olanı kötü, çirkin olanı güzel ve güzel olanı çirkin olarak gösterilmektedir. Post modernizmin getirdiği düşüncenin merkezinde artık nesnel gerçek yoktur. Yani mutlak şablon kavramı kalkmış durumdadır. Halbuki Tanrı bu dünyayı yaratırken iyiyle kötünün çizgisini belirlemişti. Ta kendisi iyiyle kötünün şablonuydu. Ama insanlar Tanrı’yı yok sayınca bu iyiyle kötünün çizgisi de kalkmış oldu. Böylece iyiyle kötünün şablonu Tanrı değil, insana dönüşmüş oldu. Artık insan belirler iyiyle kötüyü. Özellikle yararsız olanı yararlı, zararlı olanı zararsız, önemsizi önemli, kötü olanı iyi olarak göstermeye çalışmaktadır. Tabi bunun arkasında ise Şeytanın oyunu olduğunu bilmeliyiz. Nasıl ilk günah Şeytan’ın kandırmasıyla Tanrı gibi olmak istedilerse bugün de aynı şey görülmektedir. Bugüne kadar biriktirilmiş bilgilerimiz ve düşüncelerimizin, doğru olarak gördüğümüzün şablonlarımız ve ahlak değerimizin geçekten doğru mu? bir daha tartmalı ve düşünmeliyiz. Eğer yeniden ayarlanmak gerekirse yol yakınken yeniden ayarlamak için Tanrı’yı hayatımızın merkezine alarak taşları oturtmamız gerekecektir.
Şeytan zaafımızla bizi ayartmaya çalışıyor.
Şeytan’ın bizi ayartmaya çalışırken en kullandığı yol zaafımızdır. Çünkü Adem’den kalma bugün taşıdığımız beden günaha meyilli ve zayıftır.
Romalılar 7. bölümünde Pavlus’un da dediği gibi,
“Öyleyse bunu artık ben değil, içimde yaşayan günah yapıyor. İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var. ama güç yok”(Rom 7:17-18)
“Bununla şu kuralı çıkarıyorum. Ben iyi olanı yapmak isterken, karşımda hep kötülük vardır. iç varlığımızda Tanrı’nın yasası’ndan zevk alıyorum.” Ne zavallı insanım. Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?”(7:24)
Akıllı insan kendisinin ne kadar güçsüz olduğunu bilir. Dünyayı değiştirebilirim diyen insan bugün bir virüsle bile baş edemiyor, neredeyse dünyanın yarısını zapt eden büyük İskender bile bir sivrisinek yüzünden öldü sanılır. İnsan her ne kadar güçlü görünse de bir sivrisinek yüzünde sıtmaya yakalanmış ve ölmüş. O yüzden insan “Ben güçlüyüm, ben baş ederim! Günahı yenerim” dememek lazım. Eğer “Ben güçlüyüm, kendi gücümle günahla savaşırım, yenerim. Derseniz büyük olasılıkla yenilirsiniz. Günah sins gibi bize yaklaşır. Günah “Ben geliyorum” diyerek gelmez. ilkin bize misafir olarak gelir, sonra dostumuz olur, sonra efendimiz, sonra zorba olup hayatımızı mahveder. Şeytan bizim duygularımızla oynar, aklımızı çelmeye çalışır ve zaafımızı kullanarak bizi ayartmaya çalışır. İlişkilerimizin bozulmasının nedenlerinin çoğu küçük alınmalar sonra bu küskünlük sonra nefret sonra kine dönüşebilir.
Tanrı bizim ailemizin küçük cennet olmasını isterken, Şeytan küçük alınmalar ve küskünlük, gereksiz güç mücadelelerimiz ve gururumuz, zedelenmiş duygularımız, yanlış bilgilenmiş düşüncelerimiz, hedefe şaşmış arzularımız ve yaralı yüreklerimiz, kirlenmiş vicdanlarımız vs. bunlarla oynayarak bizi ayartmaya çalışmaktadır .
Ayartılmak bir anlıktır.
Aynı zamanda unutmamamız gereken önemli bir unsur “Ayartılmak bir anlıktır.” Bu hafta okuduğumuz İbrahim’in hayatında o anki ölüm korkusu yüzünden karısı Sara’yı Firavun’a ve kral Avimelek’e vermişti. Ancak biz de O an rezil olmaktan, can korkusundan, utançtan belki kendinizi kurtarabilirsiniz. Ama bu anın acısını da ömür boyu çekeceksiniz. Sonucu Adem ve Havva gibi çıplaklık ve utanç olacaktır(Yar 3:7).
Sevgili kardeşler anlık kararlar son derece önemlidir. O kadar anın kararı önemli ki, atasözümüzde de“Acele işe şeytan karışır” denir. O an rezil olmayayım, o an azar işitmeyeyim, o anı kurtarayım diye yanlış kararlar almamalıyız. o an karar almak zorunda değilsiniz. aceleyle karar almasanız da olur. Bir an aldığınız kararınız her şey alt üstü olabilir. Kardeşler o anı kurtarırken Rab’bi hoşnut edecek, sonsuzluğa göre dürüstlük, doğruluk, kutsallık ve sevgiyle karar alalım. Bir tek “Bu anı kurtarayım da gerisi önemli değil. Başıma ne gelecekse gelsin!” bu değil de o an başıma kötü şey gelse de dürüst olmamız, doğrusunu söylememiz gerekir. kirli değil temiz olanı seçmek, murdar değil kutsal olanı seçmek, kötü değil iyi olanı seçmek lazım.
Bu nedenle
“Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh istekli, ama beden güçsüzdür” dedi(Matta 26:41).
O anda doğru kararlar almak için, uyanık olmalıyız. Bunun içinse sürekli duada olup ayartılmaya hazır olmamız lazım. Ayartılmamak için ruhsal anlamda ayık ve uyanık olmamız lazım. çünkü tuzak o an beni cazip edecek gözükebilir ama Rab’bi hoşnut etmeyen bir karara varmaya itecektir. İsa Mesih bile ayartıcı İblis tarafından denenmeden önce 40 gün 40 gece oruç tutarak dua etti. Uyanık ve ayartılmamaya hazır oldu ve ayartılmadı. İsa bile ayartılmamak için dua ediyorsa, biz de sürekli ayık ve uyanık olmak için dua etmeliyiz. Eğer uyanık olmasak Şeytan bizi ilk fırsatta hemen kapacaktır.
Dua edersek o an neyin önemli neyin önemsiz, neyin yararlı neyin yararsız, neyin kutsal neyin murdar, neyin temiz neyin kirli, neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğreneceğiz. Onun için ayık ve uyanık olmak için dua etmeliyiz.
“Ya Rab ayartılmamıza izin verme!”
Tanrı'yı hoşnut eden kutsal bir ortamı yaratın!
Kutsal Ruh aracılığıyla yeniden doğmuşuz, eski yaradılışımız ölmüştür. İman ettiğimizde hemen kutsal bir yaşama başlayacağız diye umarken bir daha günaha düştüğümüz ve Rab’bin hoşuna gitmediği hayatı sürdüğümüz zamanlar da vardır. Kutsallar olduğumuz halde hala ilk atamız Adem’den kalma bedende ve bu dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden kutsallar olarak bu dünyada ve bu bedende yaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü bedenimiz kötülüğe meyillidir ve bu dünyanın gidişatı Rab’bin isteğine karşı gelmekte olduğunu unutmamalıyız.
Bu arada dünyayı saran Corona virüsü var. Bu virüs insanlığı bir tehdittir. Bir virüs yüzünden insanları sokağa çıkmıyor, insan insandan korkuyor ve kaçıyor, görüşmeleri kestiler. Çünkü bu virüs insanların hayatını tehdit ediyor. Fakat bu virüsten daha beter bir şey var. işte o da günahtır. Günah ve kötülük insanları birbirlerini düşman eder, öldürtür, zinaya sürükler, ilişkileri ve görüşmeleri keser. Dahası sonsuz ölüme götürür. İnsanlar sadece bedenin ölümünde bu kadar korkarken esasen korkması gereken sonsuz ölüme götüren bir neden olmalıdır. Virüsün sevdiği bir ortam vardır. virüs kendine uygun bir ortamı yakaladı mı? hemen çoğalır ve orayı zapt eder. İnsan virüslü ortama girerse bulaşır ve virüsün etkisi altında kalır. Bunun gibi günahlı ortamda bulunursak günaha bulaşmak olasılığımız da yüksektir. Onun için böyle bir ortamda bulunmamaya özen göstermeliyiz.
Bir keresinde dövüş ustası dersine katılmıştım. usta derse başlarken öğrencilere sormuş. “Birisi sizinle kavga etmek istiyor o zaman sizin yapacağınız en iyi hamle ne olmalıdır?” biri “seri bir hamleyle onu zapt ederim” öteki “ilk yumruğu atarak onu yere sereyim” çeşitli cevaplar verdiler. Usta cevapları dinledikten sonra “Yapacağınız en iyi hamleniz ilk fırsatta kaçın” Kardeşler “Ben günahtan güçlüyüm” “Günahla baş ederim” demeyin” büyük olasılıkla günahı yenemezsiniz. Bunun yerine en iyisi günahlı ortamdan “Kaçın”. Bunun iyi örneği Yusuf’tur. Yusuf Potifar’ın karısı onu düşürmeye çalıştı. o zaman Yusuf oturup onu ikna etmeye, tatlı sözle vazgeçirmeye uğraşmadı. Aksine kaçtı. Kardeşler Günahlı ortamdan kaçın! Günahlı arkadaşlardan kaçın! Onları yola getiririm diyerek günahlı ortamda bulunmamalısınız. Sadece arkadaş değil, bilgisayar başındayken, yalnızken, para konusunda vs. hangi zamanlardan hangi ortamda en çok günaha düşüyorsunuz. Düşünmeksizin ortamı temizleyip değiştirin. “Eğer bacaklar günah işliyorsa, bacağı kesip atın” derdi İsa Mesih yani sürekli sizi günaha sürekleyen bir ortam ya da bir neden varsa onu temizleyin! demektir. İyi bilin ki bunlar sizi mesut etmez. Eğer o neyse onu kesip atamıyorsanız belli ki onun kölesi olmuşsunuz. Kardeşler ortamınızı aydınlatın. siz ışığın çocuklarısınız. Işığın çocukları karanlıkta yürümez. ışık olup etrafınızı ve ortamınızı aydınlatmanız gerekir. insanlardan gizleyebilirsiniz ama Tanrı’dan gizlemezsiniz. Ortamınızı günahtan uzak tutun, sizleri sürekli günaha sürükleyen ortamınızı temizleyin, karanlık değil ışığın çocuklarına yakışan ortamı ve Rab’bin gözünde kutsal ve iyi bir ortamı olarak yaratın!
Özetle,
1. Kardeşler iman hayatımızın ruhsal hayatımızın olduğunu unutmayalım. Ayartılmamamız için ayık ve uyanık olalım ve dua edelim. Anlık kararlarda ayartılmadan Rab’bi hoşnut eden kararları alalım.
2. Güçsüz olduğumuzu ve O’na muhtaç olduğumuzu kabul edelim. O’nun kurtuluşu isteyelim.
3. Günahlı ortamda bulunmayın. Öyle bir ortamdan kaçın! Öyle ortamınız varsa temizleyin ve Tanrı’yı hoşnut edecek kutsal ortamı yaratın!
Rab ayartılmamama ve ayartılmamanıza izin vermesin!
Rab kötü olandan beni ve sizi korusun!
Esenlikler
Sayın ziyaretçimiz,
Umarız yazımızı beğenmişsinizdir. Biz nacizane, Tanrı sözü ışığında öğrendiklerimizi paylaşıyoruz. Tabi sizin de sorularınız, merak ettikleriniz olabilir. Lütfen bizimle iletişim kurmaktan çekinmeyiniz. Sizinle tanışmak ve sohbet etmek bizim için büyük mutluluktur.
Aşağıdaki formdan bize ulaşabilirsiniz. İletişim sayfamızda iletişim bilgilerimizi de bulabilirsiniz. Toplantımız her Pazar saat 14:00’de başlıyor.